27 Kasım 2010 Cumartesi

devics

bu şarkı beni mutlu eder mesela.
umut verici, mutlu edici bir etkisi var üzerimde. 
çikolata yemiş gibi.

19 Kasım 2010 Cuma

göze görünmez ölüler

'Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.

Yüksek Sadakat

Hani aşk varya, sevgi, saygı falan işte bunların hepsi yüksek sadakat işi.
Sadece sadakat yetmiyor. O sadakat yüksek olacak.
Neyse böyle düşünmemim sebebiyeti ise dün yakın arkadaşımla konuştumta, uzuun uzun.
Güzel geçen dakikalar, saatler, günler hatta haftalardan sonra hep birşeyler inceldi benim ilişkilerimde.
Sonra bende inceldiği yerden kopsun diyince, ilişki kesildi.
Aslında kendim ettim kendim buldum ama yinede insana koyuyor.
Her fotoğrafına baktığında birşey oluyor içinde ve dışına "vaybee" diye çıkı veriyor.
Cidden de "vaybee" o güzel günlerden sonra, şu raddeye geldiğimiz-yada-gelebildiğimiz için "vaybee".

İşte yüksek sadakatin gerekliliği burada başlıyor aslında.
Herşey iyi güzelken arada incelen birşeyler olduğunda, o inceliklerin kopmaması için "sadakat" değil "yüksek sadakat" gerekiyor.
Çünkü her ne kadar sadakat olsa da kişilerde, en ufak bi incelmede bile eğer ruhu incinmiş yada bunalmışsa, sadakatin "s" si dahi kalmıyor.
Ondan dedim ya yüksek sadakat gerek diye...
En azından elinde sadece "s" kalmaz.. sadakat yüksek olunca...

TürkçePoP

haydi kalk gidelim bu şehirden
gün doğarken yada güneş batarken....

şimdi radyoda dinliyordum da yazayım dedim
"PowerTürk"

18 Kasım 2010 Perşembe

kuş tüyü

 kuş tüyü kadar hafifmiş aslında aramızda ki kelimeler. 
bir nefesle yönlerini değiştirdiler.
uyandığımda hava aydınlanmamıştı..
ben bunun için mutlu ve huzurluydum.

çam ağacı

benim bir çam ağacım var kurumuş dallardan
 
 dallarında süs olarak dikenli toplar...
...araba farları ve bulutlar...

17 Kasım 2010 Çarşamba

pastırma yazı-sıcağı

ve şimdi kışın geldiğini anladım. ayağımda inekli çoraplarım, üzerimde kocaman hırkam yanımda da sıcak çikolatam var. bir şeyler eksik evet ama o eksik olan insan değil belki bir kaç "nefes" birşeyler. sol yanımı ısıtan bir yastığım var bide. kalorifer yanmadığından ötürü bir kaç dk sonra her yanım yorgan-yastıkla dolacak gibi.
sanırım kış gelmedi hala bizim kaloriferler yüzünden benim bu derin hissiyatım kışla ilgili olan. ayrıca pastırma sıcağımdır yazımıdır tam olarak bilediğim adını o garip şey. onun yüzünden yılbaşında denize gireceğiz diye korkuyorum. 

kış duası yapmalı hergün

dilinde olanın elinde olmazmış

"elinde olanın dilinde olmazmış, dilinde olanın elinde olmazmış" diye bir atasözü  varya bana uyuyor gibi.
kendimi karmaşık gibi göstermek gibi bi çabam yok ama farkında olmadan düşüncelerimi karman çorman anlatıyorum karşımdakine. sanırım yıllarca kolay anlatıp anlaşılmadığımdan. atasözünün ikinci cümlesini kendime yontuyor ve daha normal bir insan olmayı diliyorum. en azından eskisi gibi.
sanırım beni böyle fikir ve düşüncelere sürükleyen yada sevken çocukken yaşanılan olaylar bütünü. yada o kadar gitmeyelim geriye. yakın geçmişte olabilir.
sonuç olarak def olmalarını istiyorum başımdan.
kısacası bende "içten" gülmek istiyorum.
yüzümdeki kasları çalıştırırken bunun bilinçsizce olmasını istiyorum.
kim istemez ki?

o-dam bana ev oldu.





dırımdırımdırım.

hani uzun süredir yazmıyorum ya ben aslında bir şeyler yaşamadığımdan (en azından anlatacak kadar heyecan uyandırmadığından) yada olayları küçültüpte cebime soktuğumdan. bilemiyorum.
hani yıllar boyunca anlattım ya bu blogda yada diğerinde. işte şuan o adamlar yada heriflerin hiç biriyle ne bir ilişkim nede bir sohbetim var. bazen arıyorum özelden sesini duyuyorum. hala aynı. ne giden bir enerji var nede gelen. yani hayatlarında etkisiz elemanmışım, bunu birkez daha anladım. iyide oldu arada böyle olduğumu hatırlamam lazım yoksa bakamıyorum geleceğe. tıkanıyorum bazı yerlerde.

öyle işte ya neyse bundan sonra blogun adına uyan şekilde doldurucam burayı. gördüm çektim yazdımda ben hep yazıyorum :S o zamannn gelsin fotoğraflar :)